Bir haftaya yakındır,sabahın erken saatlerinde
yürüyememenin kendimce bende yarattığı negatifliği atmak üzere pazartesi günü
neredeyse koşar adım çıkmıştım.
Havanın dört mevsimi aynı anda yaşattığı anları
yakalamak iyi gelmişti.Bir iki yağmur damlası bahar yağmuruydu.Ardından çıkan
güneşin yarattığı net görüntüler,yazın durgun sıcaklığı oluvermişti,gözlerimin
önünde.Sonra kara bulutlar öyle bir geldi ki sonbaharın hafif esintisi,kışın
keskin bıçak gibi yüzü kesen rüzgarına döndü.Kıyı boyunca yolun bir tarafı gri
siyah diğer tarafı beyaz mavi tonun öylesine inanılmaz güzelliklerini
sunuyordu.Tabiatın diğer renk cümbüşleri eşlik ederken adımlarıma yüreğimin her
soluğuna şükür edebilme şansına sahiptim.Dört mevsimi aynı anda yaşayan
bana, fotoğraf karelerime sığdırdıklarım, sabahın erken
saatlerinde yüreğime gözlerime kocaman bir gülümse olmuştu..Ve paylaşmak en
güzel mutluluktu.Böyle düşüncelerle geldim,evime…
Günaydın Dünya’m yazamadım.Ekrandan gülümseyen
Gizem’in bir yaratık tarafından öldürülmesi,yüreğimin acı nefes alışları
oldu,gün boyunca.Bakamadım fotoğrafına Gizem’in.Melek olmuş bedeninle ışıklar
içinde uyu,güzel çocuk.Ve diğer kaybettiğimiz çocuk canlar…
Çocuklarınıza çığlık atmasını öğretin demiş ilgili
bakanımız. ‘Korktuğu zaman nutku tutuldu’,diye bir cümle var.Hiç mi
duymamışlar..?Sanırım duymamışlar.Zaten bir can doğarken çığlık atarak doğar,demek
ki yanlış çığlık atmayı öğretmemekten değil,cehaleti giderecek olanakları
yaratmamaktan,yaratıp da öğretmemekten geliyor…
Bugünde dört mevsimi yaşadık,yine gün boyu.Yaşamın
akışı nefes aldıkça sürüyor.Gülümseyen çocukların umutla yaşadığı zamanların
tüketilmediği bir Dünya olsun ,dileğim budur…
İyi akşamlar Dünya’m…
Gülümseyen çocukların umutla yaşadığı, yaşayacakları bir dünya için. iyi geceler...
YanıtlaSil