Rüzgarın sesine karışan vapurun motor gürültüsüne
rağmen dalgaların kıpırtısında uçuşan martıların bizim özgür sandığımız
aslında vapurun gidiş-dönüş rotasına bağımlı görmek
yüreğimin içinde var olan özgürlük kavramını alt üst edebiliyor.Bir parça
simidin açlığın yok etmesinin özgürlük sınırına etkisi…
Vapurun güvertesinde 3-5 kişi varız.Üşümenin
sınırlarını zorlayan rüzgara karşı oturduğumuza göre hepimizin içinde delice
kırmızıya boyanmış,renklerin çoğulunu yaşamak hatta dokunabilmek adına
sevinçlere,üzüntülere bambaşka delice bakışlarımız olmalı,diyorum.
Üşüyorum,karşıda hizamda uçan martının gözleri
görünceye kadar…
Üşüyorum,denizdeki dalgalardan yüzüme bir damla tuzlu
su değinceye kadar…
Üşüyorum,bembeyaz vapurun karanlığa boyanmış yağmur
bulutlarının altından süzülürken gri tonlara dönüşerek kayboluşunu,görünceye
kadar…
Üşüyorum,ceketimin içinde kendime iyice sarılınca üşüme
düşüncesinin yok olacağını, düşününceye kadar…
Üşüyorum,annemin gülüşü gözlerimde eli avucumda,bir
anlık kıpırdaması parmak uçlarına kurban olacak yüreğimin sesini
işitinceye,kadar…
Üşüyorum,güzelce,üşümenin güzelliği olur mu,olduğunu
anlayıncaya kadar...
Üşüyorum,sıcaklıkların dönüşündeki sevgiler özlemler
adına.
Üşüyorum,bu aralar çokça…
Üşüyorum,vapurun güvertesinde rüzgara karışan
gözyaşlarım yüreğimden avucuma birikip deliliğimin renklerine dönüşünceye
kadar…
Gri bir havada gök kuşağının verdiği yoğun duyguların cümlelere dökülüşü çok hoş biraz hüzün koksa da :)
YanıtlaSil