22 Mayıs 2011 Pazar

YAZLIK SİNEMALARIM
















Güneş ışınlarının gölgeleri bırakmasına az kalmıştı. Birazdan verandaya çıkabilecekti. Mutfağa yöneldi, su ısıtıcısını fişe taktı. Nescafesini hazırlamanın zamanıydı.Bankonun üzerine gözleri takıldı.Çocukları için yaptığı limonlu kurabiyeler ve şeftalili turta. Bir tane kurabiye alıp ağzına attı.Hım harika olmuş, aslında
yemeyecekti. Kendi kendini avuturcasına,bu nasıl olmuş diye tatmak dedi. Gülümsüyordu. Elinde fincanıyla salondan geçerken sevdiği cd yi takmayı da unutmadı…
Veranda, bahçe ve deniz…
Kahvesinden bir yudum alıp,fincanı sehpanın üstüne bıraktı. Oturduğu koltuktan bahçedeki tüm renklerin güzelliğini görüyor, çiçeklerin mis kokularını, hafif esen imbat sayesinde içine çekebiliyordu.Köşede büyük bir öbek ortancaları vardı.Mor ortancalar ışık yansımalarıyla leylak renginin tüm tonlarına dönüşüyor,iri yeşil yapraklarla eşsiz bir görünüm sunuyorlardı.Ara ara diktiği gül fidanları,özellikle kayısı rengi açanını bulana kadar ne çok dolaşmıştı.Bahçe kapısından girenleri yol boyunca neşeyle karşılayan bin bir renkli katır tırnaklarını da unutmamak gerekirdi…
Kahve fincanı elinde,içerden gelen müziğin ritimlerine yeni şarkı sözleri uyduruyordu.Kızı yanında olsa,kesinlikle şarkıyı doğru söyle anne diyecekti.Oysa o sözlerin hepsini aklında tutma çabasına girmiyor,kendinden renkler katıyordu…
……
Merhaba anne dedi,oğlu.Denizden dönüyorlardı.Kızı gözünü nescafe fincanına dikmiş,bize ne yaptın can kuşum , dedi arka bahçedeki duşa yöneldi. Birden döndü,plaj çantasın içinden film cdlerini çıkardı.Bunlar ıslanmasın,anne…
Arka taraftan iki kardeşin neşeli duş sesleri geliyordu. Aniden sessizlik,eve girmişlerdi. Filmleri eline aldı.Teknoloji,her film evde seyrediliyordu.Bu güzelim yaz akşamında evin içinde film seyretmek.Birden kendinin şanslı olduğunu düşündü.Çünkü onun hayatında unutamadığı yazlık sinemaları vardı…
…….
………
İlk yazlık sinemalarını anne ve babasından dinleyip,öğrenmişti. Kendisi beş, erkek kardeşi dört yaşındayken,sinema diye tuttururlarmış.Kendiniz gidebilir misiniz,dermiş annesi.Minik boylarına karşılık,sevimli gülüşleriyle kocaman bir evet çıkarmış,dudaklarından. Bir sokak ötedeki yazlık sinema için babaları tek ana caddeyi geçirir ve gitmeleri için yanlarından ayrılırmış.Ve iki kardeş ellerinde paraları boyları bilet gişesine zar zor yetişerek biletlerini alırlar ve en ön sıraya otururlarmış.Arada alacakları beyaz yada renkli gazozlarını düşünerek.Çünkü sinema onlar için köpüklü gazozların ilk arada alınacağı yermiş. Çok küçükmüşüz nasıl bırakırdınız,diye sorduğunda,annesi,hiç bırakmazdık ki.Baban daha önceden sinemanın sahibiyle konuşurdu ve siz iki kardeş giderken bir gölge gibi arkanızdaydı.Ve ilk yarıda gazozlarınız bittiğinde,biz gelirdik.Masum,mutlu ve uykusu gelmiş çocukların ağırbaşlılığıyla eve dönmeye,öyle hazır olurdunuz ki…
………
Yazlık sinemaları sevmesinde ,anne ve babasının da sinemayı sevmesinin etkisi olduğu bir gerçekti.İlkokula gittiği yıllar siyah beyaz televizyon başlamıştı ama onların evine henüz girmemişti.İyi ki girmediğini düşündü.
İstasyon kahvesini geçtiklerinde iki yazlık sinema vardı.Gündüz filmlere bakarlar hangi sinemaya gideceklerine karar verirlerdi.Bir gecede iki film oynatılırdı,yazlık sinemalarda.İlk film genelde korku filmi olurdu.Nedense dracula filmlerini seviyordu, erkek kardeşi ise korkuyordu.Bu yüzdendir ki,ilk filme annesiyle gider,babası erkek kardeşiyle istasyon kahvesinde oturur,ikinci filme gelirlerdi…
Ne güzeldi,yazlık sinemalar.Liseye başladıklarında yeni evlerine taşınmışlardı.Bahçeli nizam apartmanlardan oluşan bir mahalleydi, sokağın başında kocaman bir yazlık sinema vardı.Ve hala arkadaşlıklarını sürdürdükleri mahalle arkadaşları.Apartmanların büyük bahçelerinin olması,arabaların bu kadar çok olmaması,en önemlisi teknolojinin büyülü dünyası henüz onlara ulaşmadığından, arkadaşlarının sıcak yüreklerini paylaşabilmenin heyecanlarına sahip harika bir çocukluk, gençlik geçirmişti. Arkadaşlarıyla yakar top,voleybol, dokuz kiremit,yüzük,sessiz sinema vs. oyunlarını oynadıkları,uzun tartışmalara daldıkları günün sonunda,akşamı yazlık sinemada noktaladıklarında,tatlı bir uykuya dalmak ne güzeldi…
Üniversiteye başladığında tek tek kapanmaya başlamıştı,yazlık sinemalar ve sonunda hepsi kapandı.İçinde büyük bir boşluk olmuştu.Yıldızların süslediği mavilerin altında, arkadaşlarıyla birlikte hayallere sürükleyen beyazperde ancak kapalı salonlara kalmıştı…
………
……….
Anne anne ,kızının sesiyle kendine geldi, gülümseyerek ona baktı.Filmlerim anne elinde dedi.Al bakalım,canım derken oturduğu koltuktan kalktı.Güneş artık iyice güne veda etmeye hazırlanıyordu. Bahçeye indi,çiçeklerini sulamalıydı. Ve günün son ışıklarında, denize girmeliydi.Sabahın erken saatlerinde, birde güneşin batmaya başladığı an seviyordu,yüzmeyi…
……..
Gazoz köpüklerinin hoşuna giden tadını seven bir kız çocuğunu, yazlık sinemalarının yüreğinde bıraktığı sıcaklığı,bir iki film cdsi sayesinde yüreğinde yeniden yaşatmıştı.
Hayat,geleceğe uzanan bir yol olsa da, geçmişteki olaylar bizi hiç terk etmezler.Yüreğimizin yada aklımızın bir köşesinden zaman zaman çıkarak bizleri ya gülümsetir belki de ağlatabilir. Önemli olan bizi biz yapan değerlerin bunlar olduğunu unutmamalıdır…
……….
Denizden çıkıp,bahçesinden içeriye girdiğinde verandada oturan çocuklarına bakarken,gözlerinde sevgi dolu bir gülümseme vardı. Griden koyu mavilere dönmeye başlayan gece de huzurluydu. Gökyüzüne baktı.Yıldızlar,tıpkı yazlık sinemaya gittiği akşamlar gibi parlıyordu…Ş.Ö








2 yorum:

  1. Yazlık sinemalara hiç gitmedim, o çağın çocuğu değilim; ama hikayeniz çok güzeldi :) Yüreğinize sağlık... Huzurlu günler dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Hayat,geleceğe uzanan bir yol olsa da, geçmişteki olaylar bizi hiç terk etmezler.Yüreğimizin yada aklımızın bir köşesinden zaman zaman çıkarak bizleri ya gülümsetir belki de ağlatabilir. Önemli olan bizi biz yapan değerlerin bunlar olduğunu unutmamalıdır…
    Bu satırları ben yazmalıydım dedim okurken,yüreğine sağlık,bayıldım...
    Banu(çifte kavrulmuş hayat)

    YanıtlaSil