11 Nisan 2013 Perşembe




Yeşilin her türlüsünün ortasında, dibine kadar karanlığa ulaşılmış bir yer.Soluk alabildiğini hissedebildiğin göğsünün her kalkıp inişinde umudun kaybolduğu mavi suları düşlüyorsun.
Duruyorum,karanlığın cılız ışığında sana takılı makinenin bir iki saniyede bir çıkardığı sesi her duyduğumda gözlerim uyuyan yüzünden,ellerinin üstüne takılı kelebeklere gidiyor.Uyurken  yerinden oynatırda bir de iğnenin ucu canını acıtmasın ,diye.Yerinden oynarsa canının acıtacak tek kelebek bu olsa gerek…
Odaya ilk getirildiğinde o masum bakışlı, çocuksu halinle ‘biraz  uyursam kusura bakma olur mu’,diyen  uyku, derin uyku ile uyanıp,bir şeyler mırıldayan  canım babam.
Gece  bitmeyecek kadar uzun görünse de ilk ışıkların odaya dolan aydınlığın da yüzünde oluşan hafif bir tebessümün,yüreğimdeki sesim‘iyi olacak’ diye kulağıma fısıldıyor.
Yeşilin her türlüsünün karşımdaki dağlar da ve araya giren hastane binasının diğer tarafında ta deniz kıyısına ulaşana kadar devam eden güzelliğini  dün dibine  vurmuş karanlığın en karası gibi görürken,bu sabah gülümseyerek uyandığını (biliyorum ki çok ama çok gayretlisin) gördüğümde ,yeşil dağlara bir kere daha dönüp  baktım.
Yeşiller her ton yeşildi,gün ışığının tüm parlaklığında tüm çiçeklerin renkleri parlıyordu.Denizin mavisi umuttu.Döndüm,sana baktım,gülümsedim.İyisin babacığım,iyisin,iyi.Şükür…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder