6 Ocak 2011 Perşembe

OYUN, ÇOCUĞUN YÜREĞİNE VERİLEN SEVGİYDİ

















  Yaşadığımız olaylar yada herhangi bir nesne bizi geçmişe götürür.Geçmişte yaşanmış olsalar da kimisi yüzümüzde tatlı bir tebessüme, kimisi de yüreğimizde acı bir sızıya neden olur…

İşte küçük kız çocuğunu, oyuncakçının vitrinindeki barbi evine büyülenmiş gibi bakarken gördüğünde, kendi oyun evini anımsamış yüzüne bir gülümseme yerleşmişti.Onların zamanında şimdiki gibi oyuncaklar yoktu ki. Babasının aldığı biçimlendirilmiş küçük renkli tahtalardan ev yapılabilen bir oyun kutusu vardı…

Yine de kendini şanslı hissederdi, çünkü onun kocaman bir oyun evi vardı.Büyükannesi ve büyük dedesinin bahçe içindeki cumbalı evine bayılırdı.Kapıyı her çaldığında, onu büyük bir sevgiyle kucaklayan, her istediğinin yapılmasına izin verilen bu evde, neler yoktu ki onu mutlu eden…
Kocaman taş mutfağa koşarak girerdi. Köşesindeki sürekli buz gibi suyun aktığı bir boru doğal bir çeşmeydi.Önünde taştan yapılmış bir havuzu vardı.
İçine ellerini sokup, üstü ıslanana kadar oynamak çok eğlenceliydi.Nasıl olsa canı büyükannesi,ıslanan üstünü değiştirir, saçlarını okşayarak kurular, tarardı.Burası onun cennetiydi.

Bahçeye çıkar, kümesteki tavuklara ,civcivlere yem atardı. Çocuk yüreğiyle,verdikleri yumurtalar için teşekkür ederdi.Bahçede en beğendiği şey, saksıların üstündeki çubuklara içleri boşaltılmış yumurtaların ,ters olarak takılmış halleriydi.Beyaz yumurta kabuklarını kimi zaman çiçeklerin şapkaları olarak düşünür,kimi zamanda çiçeklerin lambaları var,derdi.Ama en çok hoşuna giden ise,parmağıyla vurduğunda çıkardıkları seslerdi.Büyükannesi yumurta kabuklarıyla rüzgar çanı yapmıştı, o zamandan…

Sıra ortada kocaman mangalın bulunduğu kendisi için büyülü olan odadaydı.Orası hem huzur doluydu, hem de renkliydi.Büyükannesinin kendi elleriyle diktiği bebeği Oya da bu odadaydı.Onu kucağına alır, saatlerce oynar,konuşurdu…
Evet, bu oda onun için büyülüydü.Duvardaki kuş resimleri ve işte Kuzgun’un resmi.Önceleri korktuğu bakışlara zamanla alışmıştı ve bir gün kuzgunun karşısına geçip senden korkmuyorum, demişti. O an kuzgun ona göz kırpmıştı, ilerleyen günlerde dost olmuşlardı. Biliyordu ki, korkutucu bakışları olan kuzgunun,sevgi dolu bir yüreği vardı…

Ona, kimsenin bulamayacağı bu sevgi dolu oyun evi çok şey öğretmişti.Mutlu olunacak o kadar çok şey vardı ki, yaşantımızda.Önemli olan yakaladığımız sevgi dolu anları,doğru kullanmaktı…

Küçük kız öğrenmişti, çiçeklerle, tavuklarla, akan suyla konuşmayı,bir şeyin dışından çok içindekine bakıp,
görebilmeyi.
En önemlisi de bu harika iki insan sonsuz sevgi vermişler, sevmeyi öğretmişlerdi ona…
İşte burası benim harika oyun evim olmuştu.
Büyüdüğüm halde,hala benimle yaşayan…

Birden arabanın sesiyle irkildiğinde oyuncakçı vitrininin önünde saatlerin geçtiğini ,küçük kızın gitmiş olduğunu fark etti.Olsun ne önemi vardı ki, o geçmişe dönmekle harika dakikalar yaşamıştı…
Gözlerini kapattı, büyükanne ve büyükbabasına sessizce teşekkür etti, yalnızca sevgilerini verip ,sevgiyi öğrettikleri için…Ş.Ö


4 yorum:

  1. Geçmişe dönmek gerçekten harika, yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Nehire ne çok yere dokunuyor sözcüklerin teşekkürler.
    'Her akşam üstü oyuncakçı, camekanından çocuk ellerinin izlerini siler.' yıllarca profilimde yer aldı bu dizeler.

    YanıtlaSil
  3. Sunay Akın,ne iyi bir kalemdir.Teşekkürler,cansınız...

    YanıtlaSil
  4. Parmak izlerimiz, dokunduğumuz hayatlardan silinmez:)))

    YanıtlaSil